Sanatın her dalı halkların gerçek yaşamından kopup gelmiştir tıpkı folklor gibi. Diğer adıyla halk oyunları halkların yaşamından, yaşam telaşından kesitler sunmaktadır. Efsanelerin kendi Bingöl'de de bu böyle olmuştur. Bingöl'e ait güzelliklerden biri olan Kartal Halk Oyunu'da doğasıyla, ekonomik ilişkileriyle, sevda haline gelmiş doğa ve hayvan sevgisiyle tam bir ayna olmaktadır halkların yaşamına.
Kartal Oyunu, efsanelerin kenti Bingöl'de bir efsanedir aynı zamanda. Efsane ki adı üstünde dilden dile, kuşaktan kuşağa aktarıla aktarıla, kentin yüksek dağları ve ağır coğrafi koşulları da göz önünde tutulunca her hayal dünyasında farklı şekillenmiş ve öyle aktarılmıştır bir sonraki nesillere... Taki sözlü edebiyatın bir parçası olan efsaneden yazılı edebiyatın bir parçası olana değin....
İşte bu durum Kartal Oyunu ve O'nun ortaya çıkışını anlatan efsanelerde de karşımıza çıkmaktadır. Oyunu anlatan birden fazla efsaneyle karşılaşmaktayız.
Efsanelere geçmeden önce o efsaneyi bir daha efsaneleştiren küçük çocuklarımızın anlatımıyla izleyelim ilk önce...
Kartal Efsaneleri...
Kartal Oyunu; kartalın av sırasındaki hareketlerinin taklit edilerek sanatla buluşması sonucu ortaya çıkmış bir halk oyunudur. Ancak bu durumu anlatan efsaneler hepsi birbirinden farklı olmak ve her birinde farklı anlamlar olan üç ayrı efsanesi vardır Kartal Oyununun.
Efsanelerin içerisinde en bilineni ve oyunu en iyi anlattığı düşünülen efsane şöyledir: Bir zamanlar köyün birinde zengin bir ağanın sağır ve dilsiz bir
çobanı vardır. Bu çobanın sürüsünün içinde kendisinin özellikle de köyün
ağasının çok sevdiği bir kara kuzu bulunmaktadır. Bir gün ağanın sürüsünü otlatan
çobanın sıcaktan yorgun düşüp bir ağacın gölgesine dinlenmeye çekildiği sırada
açlıktan gözü dönmüş bir kartal o çok sevilen kara kuzuyu kaptığı gibi dağın
zirvesine doğru uçar. Kısa bir süre sonra sürüde kara kuzunun olmadığını fark
eden çoban, dağın zirvesinde uçuşan kartalları görünce hemen telaşla o yöne
doğru koşmaya başlar. Dağın zirvesine ulaştığında ise kartalların kara kuzuyu
yemek için kıyasıya mücadele ettiklerini görür. Kara kuzuyu yırtıcı kartalların
pençesinden kurtarmanın mümkün olmadığını anlayan çoban çaresiz hemen köye
dönüp bu durumu köyün ağasına anlatmaya karar verir. Ancak çoban dilsiz ve
sağır olduğu için olup bitenleri ağaya ağlayarak ve kartalların hareketlerini taklit ederek ifade etmeye çalışır. İşte çobanın bu hareketlerinden esinlenerek ortaya
çıkan Kartal Oyunu yörede iki yüz yıldır oynanan bir oyundur.
Son olarak üçüncü efsaneye göre ise; Birinci Paylaşım Savaşı sırasında Çarlık Rusya'sına ait askeri birlikler Bingöl-Solhan yakınlarındaki 'Eşek Meydanı' denilen düzlüğe kadar ilerlemiştir. Milis kuvvetlerin gayretleri sonucu Rus birlikleri kayıplar vererek geri çekilmek zorunda bırakılır. Savaş bittikten sonra meydanda kalan Rus askerlerinin ölülerine saldıran kartalların 'yemleri' için kıyasıya bir mücadele içinde olduğunu gören yöre halkları, efsaneye göre bu kartalların hareketlerinden etkilenir ve bunları oyunun içine alırlar.
No comments:
Post a Comment